DEVAM: 167-168. İmamın
Arkasındayken (Fatiha'dan Sonra)
"amin" Demek
حَدَّثَنَا
الْوَلِيدُ
بْنُ
عُتْبَةَ الدِّمَشْقِيُّ
وَمَحْمُودُ
بْنُ خَالِدٍ
قَالَا
حَدَّثَنَا
الْفِرْيَابِيُّ
عَنْ صُبَيْحِ
بْنِ
مُحْرِزٍ
الْحِمْصِيِّ
حَدَّثَنِي
أَبُو
مُصَبِّحٍ
الْمَقْرَائِيُّ
قَالَ كُنَّا
نَجْلِسُ
إِلَى أَبِي
زُهَيْرٍ
النُّمَيْرِيِّ
وَكَانَ مِنْ
الصَّحَابَةِ
فَيَتَحَدَّثُ
أَحْسَنَ
الْحَدِيثِ
فَإِذَا دَعَا
الرَّجُلُ
مِنَّا
بِدُعَاءٍ
قَالَ اخْتِمْهُ
بِآمِينَ فَإِنَّ
آمِينَ
مِثْلُ
الطَّابَعِ
عَلَى الصَّحِيفَةِ
قَالَ أَبُو
زُهَيْرٍ
أُخْبِرُكُمْ
عَنْ ذَلِكَ
خَرَجْنَا
مَعَ رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ ذَاتَ
لَيْلَةٍ
فَأَتَيْنَا
عَلَى رَجُلٍ قَدْ
أَلَحَّ فِي
الْمَسْأَلَةِ
فَوَقَفَ النَّبِيُّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يَسْتَمِعُ مِنْهُ
فَقَالَ
النَّبِيُّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَوْجَبَ
إِنْ خَتَمَ
فَقَالَ
رَجُلٌ مِنْ
الْقَوْمِ
بِأَيِّ شَيْءٍ
يَخْتِمُ
قَالَ
بِآمِينَ
فَإِنَّهُ إِنْ
خَتَمَ
بِآمِينَ
فَقَدْ
أَوْجَبَ فَانْصَرَفَ
الرَّجُلُ
الَّذِي
سَأَلَ
النَّبِيَّ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَأَتَى
الرَّجُلَ
فَقَالَ
اخْتِمْ يَا
فُلَانُ
بِآمِينَ وَأَبْشِرْ
وَهَذَا
لَفْظٌ
مَحْمُودٌ قَالَ
أَبُو دَاوُد
الْمَقْرَاءُ
قَبِيلٌ مِنْ
حِمْيَرَ
Ebû Musbıh el-Makrâî
dedi ki: Biz sahâbî olan ve sözlerin en güzelini söyleyen Ebû Zuheyr en-Numeyrî
ile beraber otururduk. Bizden birisi dua etti mi; "(Duanı) aminle bitir.
Gerçekten âmin, sayfanın üzerine vurulan mühür gibidir" derdi. Ebû Zuheyr
dedi ki: "size bundan bahsedeyim mi? Bir gece Resûlullah (s.a.v.)'le
birlikte (dışarıya) çıkmıştık. Devamlı ve ısrarla duâ eden bir adamın yanına
geldik. Bunun üzerine Nebi (s.a.v.) durup onu dinlemeye başladı ve; "eğer
mühürlerse cennetti kazandı" dedi. Cemaatten birisi "ne ile
mühürleyecek?" diye sordu. "Âmin"le diye cevap verdi. Bunun
üzerine Nebi (s.a.v.)'e soru soran kimse gitti (ve o duâ eden) adama varıp dedi
ki, "Ey filân, âminle bitir ve müsterih ol." Bu, Mahmud (b. Halid)
(rivayetinin) lâfzıdır.
Ebû Dâvûd dedi ki;
ei-Makrâl -Himyer'den bir kabile (ismi)dir.
AÇIKLAMA:
Hadis-i şerifte sahâbî
olduğu ifâde edilen Ebû Züheyr'in ismi bilinmemektedir."Takrîb'de onun Şam
taraflarında yaşadığı söylenmektedir. İsminin Yahya b. Nüfeyr olduğu da
söylenmiştir.
Bu sahâbînin güzel
sohbetler yaptığı ve "en güzel sözleri söylediği" ifadesinden onun
sohbetlerinde devamlı Kitab ve Sünnetten bahsettiği anlaşılıyor. Nitekim söz
konusu edilen sohbeti de tamamen Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'in sünnetiyle
ilgilidir. Yine bu mübarek sahabinin duanın âminle bitirilmesine teşvik etmesinin
hikmeti şudur ki: Dünyada bile mühim evrak ve eşya bir yere gönderilirken ağzı
bağlanıp mühürlenerek gönderilir. İnsan için en büyük bir kıymet olan duâ da
Allah'ın huzuruna "âmin" mührüyle mühürlenerek gönderilir.
Bu hadis-i şerif
mü'minleri duaya ve duadan sonra da âmin demeye teşvik etmektedir. Duadan
sonra amîn demenin faziletiyle ilgili pek çok hadis-i şerif vardır. Bunlardan
bazvları şöyledir: "İmam Ahmed, İbn Mâce ve Ta-berânî, Hazret-i Âişe
(r.anhâ) validemizden merfû' olarak rivayet etmişlerdir: 'Yahudiler sizin
selâm vermenize ve âmin demenize hased ettikleri kadar hiç bir şeye haset
etmemişlerdir.”
Buhârî'nin Ebû Hureyre
(r.a.)den rivayet ettiği bir hadiste Resûl-i Ekrem (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Sizden biriniz âmin dediği zaman gökte de melekler âmin derler. İkisi
birbirine tesadüf ettiği zaman o kimsenin geçmiş günahlan affolur."
Âmin demek bu ümmetin
özelliklerindendir. Nitekim İbn Huzeyme'nin Enes'den rivayet ettiğine göre,
Resûl-i Ekrem (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Allah Teâlâ bana üç büyük nimet
verdi:
1. Saf halinde namaz
kılmak,
2. Cennet ehlinin
selâmı ile selamlaşmak,
3. Âmin demek. Allah
bunları benden önce hiçbir Nebie vermedi. Ancak Harun aleyhisselâm müstesna. Çünkü
Mûsâ aleyhisselâm duâ eder, Harun aleyhisselâm da âmin derdi."